Ertuğrul Özkök: Dün Instagram’da 2 saatte karşıma çıkan 4 şarlatan

Bugün Türkiye’nin yaşadığı süreci en iyi özetleyecek cümle şudur:

“Devlet dindarlaştırıldıkça, halk dinden uzaklaşıyor.”

İsterseniz “Devlet dindarlaştıkça halk sekülerleşiyor” diye de okuyabilirsiniz.

Neden mi?

Çünkü 12 Eylül askeri rejiminin Atatürkçülüğü yerleştirmek için yaptığı şeylerin aynısını, hatta daha beterini, 2017 Referandumu ile başlayan 28 Mayıs rejimi “toplumu dindarlaştırmak” için yapıyor.

İkisi de yakın tarihimizin en büyük yanılgıları olarak hafızalara yazılıyor.

Sonuç?

12 Eylül rejimi neredeyse halkı Atatürk’ten soğutacaktı…

28 Mayıs rejimi neredeyse falan değil, halkı resmen dinden soğutuyor.

Nedenlerini tek tek anlatayım.

Instagram’da 2 saatte karşıma çıkan 4 şarlatan

Bir:

Rejime yalakalık yapacağım ve reyting alacağım diye medyada her türlü palyaçoluğu yapan sarıklı, şalvarlı, sakallı adamlar, devletin ve Diyanet’in yarım bıraktığını tamamlamak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Ne mi yapıyorlar…

Dün öğleden önce saat 10 ile 12 arasında Instagram hesabımda ekranıma 5 tane güya hoca ama şarlatan cüppeli, sarıklı adamın videosu geldi.

“Akletmezmisin01” adlı bir Instagram hesabı var.

Girin, beş altı sayfa açın önünüze inanılmaz bir “şarlatan hocalar” galerisi açılıyor.

Saymak zor…

Hepsi güya İslam adına konuşan sakallı adamlar.


Cem Yılmaz’ın yaratıcısı olduğu Erşan Kuneri karakteri

Dinbaz Erşan Kuneri’den dev hizmet: Diyet’te hangi dua okutulmalı

Biri cennetteki hurilere takmış.

Biri aldatılan bir kadının kocasını geri getirmek için baklava ile birlikte hangi duayı etmesi gerektiğini anlatıyor.

Biri cennete gidiş için kampanya yapıyor.

Biri “dev hizmet” başlığı ile diyet yapan insanlara hangi dua ile kilo verdireceğini Erşan Kuneri tarzıyla anlatıyor.

Bunlar reyting peşinde koyan dinbazlar.

Farkında olmadan inancı stand up gösterisine çeviriyorlar.

Ama asıl felaket devletten geliyor

Ama asıl felaket devletten geliyor.

Tabii 1 numara “Diyanet İşleri Başkanlığı…”

Yaşım ileri, bu ülkede epey bir süre yaşadım.

İki yüzyıl gördüm.

Kim bilir kaç cumhurbaşkanı, kaç başbakan gördük sayısını bilmiyorum.

Ama gördüğüm Diyanet İşleri başkanlarını çok iyi hatırlıyorum.


Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş

Bu ülkenin en güzel mutabakatı Diyanet İşleri başkanlarıydı

İster Demokrat Parti, ister CHP, ister ANAP ister DYP iktidarda olsun…

Devletin en güçlü konsensüslarından biri Diyanet İşleri’nin başına saygın, halkın sevgisini alacak, laiklikle sorunu olmayan, elinde kılıç değil, zeytin dalı taşıyan, toplumun hayat tarzına müdahele etmeyen, yılbaşı kutlamasına karışmayan insanları getirmekti.

Ne yazık ki bu mutabakat bugünkü Diyanet Başkanı ile birlikte bozuldu.


Devletin ikinci büyük mutabakatı milli eğitimdi

Bu devletin ikinci mutabakatı ise milli eğitimi dinin etkisi altına sokmamaktı.

O mutabakat da bozuldu.

Şu an ilkokullar bile tarikatları sokan, sınıflarda mezar maketleri kurup, çocuklara kefen giydiren, ilkokul eğitim yılını Gazze ile açan, sınıflara Gazze kumbaraları koyarak, Orta Doğu’nun sorunlarını taşıyan bir milli eğitim anlayışı başta.

En iyi üniversitelerimiz tek tek çökertiliyor.

2012’de hedef konmuştu: Dindar nesil yetiştirmek

Cumhurbaşkanı 2012 yılında, ameliyatından hemen sonra AKP gençlik teşkilatına yaptığı konuşmada bugünkü hedefini şu sözlerle açıklamıştı:

Dininin ve kininin davacısı bir gençlik istiyoruz…

Yani dindar bir nesildi kurmak istediği.

Kendinden önce Fethullah Gülen de “altın nesil” hedefi koymuştu.

O “altın neslin” asıl hedefi, 15 Temmuz gecesi seçilmiş Cumhurbaşkanı ve ailesinin hayatına kasteden kanlı bir darbe girişimi olmuştu.

Dindar nesil hedefinin 12’nci yılında durum ne

Aradan 12 yıl geçti.

Bugün Türkiye’de dindarlık ne durumda?

Toplum Çalışmaları Enstitüsü geçen hafta, 11 Ekim günü, 2024 Eylül ayına ait “Türkiye Toplumsal Eğilimler Araştırması’nın” sonuçlarını yayınladı.

Sonuç şu:


“Halkın Atatürk’e olan ilgisi ve sevgisi büyürken, dindarlık azalıyor.”


Halka soruldu: Atatürk’le ilgili görüşünüz nedir

“Atatürk’le ilgili görüşünüz nedir?” sorusuna “çok olumlu ve olumlu” cevabını veren insanların oranı yüzde 84.

“Çok olumsuz veya olumsuz” diyenler ise yüzde 4.7…

22 yıldır alttan alta sinsice sürdürülen Atatürk karşıtlığının bugün Türkiye’de halkı getirdiği nokta budur.

Bugün kutuplaşmış, paramparça olmuş Türkiye toplumunda bundan büyük kaç mutabakat konumuz var bir düşünün…

Bulmakta epey zorlanacaksınız.

En ilginç soru: Dindarlığınız son 5 yılda ne yönde değişti

En ilginç soru şu:


“Son 5 yılda dindarlığınız ne yönde değişti?”

Verilen cevaplar şöyle:


(*) YÜZDE 63.5 Herhangi bir değişiklik olmadı.

(*) YÜZDE 22.5 Dindarlığım azaldı.

(*) YÜZDE 14 Dindarlığım arttı.


İlkokulda kefenli din eğitimi, Diyanet’e bunca bütçe; sonuç bu

Bunca endoktrinasyon, Diyanet’e giderek devleşen bir bütçe, aile imamları, çocuklara camilerde uygulamalı ders, Milli Eğitim Bakanlığı’nın dini artık ilkokul sınıflarına kadar sokmasına,

Şeyhlerine THY’de VIP, yollarda güvenlik ve ilk yardıma ayrılan emniyet şeritlerinde Işıldaklı, sirenle ayrıcalıklı geçiş hakkı tanınmasına,

Her mahalleye bir değil, iki cami açarak, yeni sitelerinin hepsine cami, en küçük şirketlere, okullara mescit zorunluğu getirilmesine,

TÜRGEV, ENSAR gibi devletten beslenen vakıflara yurt açma, gençlik merkezleri kurdurmalara rağmen geldiğimiz nokta budur.

Körfez Arap ülkeleri bile bu son 5 yılda dinin günlük hayattaki yerini azaltmaya başladıkları sırada,

Türkiye tam tersini yaptı.

İki muhafazakar kadının başörtü gözlemleri

Muhafazakar kesimin 28 Şubat’ta başörtü mücadelesi vermiş iki önemli ve saygın ismi Ayşe Böhürler ve Sibel Eraslan 15 gün arayla aynı gözlemlerini aktardı.

Muhafazakar kesimde kızlar başlarını açmaya başladı.

Başı örtülü kadın oranı yüzde 50’nin altına indi.


Ayşe Böhürler – Sibel Eraslan

Dikkat edin başı örtülü içinde hepimizin bildiği Anadolu usulü, başını dini nedenle değil, geleneksel olarak bağlayan kadınlar da var ve sayıları hiç de az değil.

Bu iki isim sıradan kişiler değil.

Ayşe Böhürler AKP kurucusu ve MKYK üyesi.

Sibel Eraslan ise o kesimin en önemli köşe yazarlarından biri. Aynı zamanda romancı.


MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli

Erdoğan yüzde 50 ile dindar nesil yaratamadı ama Bahçeli yüzde 10’la…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüzde 50’lere kadar çıkan oyu ile Türkiye’de istediği dindar nesli yaratamadı.

Ama Devlet Bahçeli yüzde 10 oy ile istediği “Milliyetçi nesli” yetiştirmekte epey mesafe aldı.

Bu da AKP’yi yavaş yavaş MHP’nin ideolojik çizgisine doğru çekiyor.

Bir zamanlar “Biz milliyetçiliği ayaklarımızın altına almış bir partiyiz” diyen AKP bugün, MHP’nin yedeğinde bir milliyetçiliğe doğru gidiyor.

Ama “dindar nesil” davasında olduğu gibi milliyetçilikte de arızalı bir araziye doğru yürüyor.

İnşallah bu milliyetçilik; otoriter, koyu bir despotluğa payanda olmaz.

2002’de aldıkları oyu ‘Halk daha çok dindarlık istiyor’ diye yorumladılar

Yıllardır AKP’li tanıdıklarıma hep aynı şeyi söyledim.

“2002’de sizi iktidara getiren oyları yanlış okuyorsunuz. Onlar size “Cumhuriyet’e karşı İslami bir dava, bir ihvan siyaseti için” oy vermediler.

Bir önceki seçimde Ecevit, Yılmaz ve Çiller’e oy verenlerin küçümsenmeyecek bir bölümü size oy verdi. Bu insanlara İslamcılık elbisesi giydiremezsiniz…”

Dediğim çıkıyor.

Bugün de iddia ediyorum.

AKP’yi kurtaracak oylar, “İslamcı kesimde değil.

 Büyükşehirlerin seküler kalabalıklarında…

Son 5 yılda bu ülkenin Akdeniz neşesi öldürülmek istendi

Şu son 5 yıl boyunca kasaba dernekleri, İktidara yaranmak isteyen çapsız kaymakamlar, yalaka belediye başkanlarını kuklaya çevirip Türkiye’nin Akdeniz neşesini öldürmek için ellerinden geleni yaptılar.

Konserleri yasaklattılar, festivalleri yasaklattılar…

Yılbaşlarını kutlatmamak için neredeyse kampanyalar düzenlediler…

Ne oldu?

Sonuç,

Atatürk’e olan ilgi ve sevgi artıyor.

Dindarlık azalıyor.

Camilerimiz bomboş…

Kızlar başlarını açıyor.

Ramazan’da oruç tutan azalıyor.

Öğretmenler içlerinden kahkahayla gülecek o kıyafet zaptiyelerine

Evet Akdenizlilik ruhumuzu bir ölçüde kaybettik. Neşemiz kaçtı, kaçırıldı.

Ama göreceksiniz önümüzde 5 yıl o Akdenizlilik neşesi ve coşkusunun yeniden şahlanış dönemi olacak.
Hani Milli Eğitim’in o son zırvası var ya, öğretmenlere kılık kıyafet dersi verme…

Eminim, Öğretmenlerimizin çoğu o dersten gönüllü olarak sınıfta çakacak.

Ve içlerinden kahkahalarla gülecekler öğretici kıyafetiyle derse gelen kıyafet zaptiyelerine….

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir